TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
Deprem Bölgesinde Altyapı ve Çevre Politikaları

6 Şubat 2023 tarihinde Pazarcık merkezli 7,7 şiddetindeki ve Elbistan merkezli 7,6 şiddetindeki depremler 10 ilde büyük yıkıma ve sayısı henüz belirlenemeyen can kaybına neden olmuştur. Deprem etki alanı üzerinde bulunan yedi büyükşehirin de dâhil olduğu yaklaşık 14 milyon insan depremden etkilenmiştir.

Deprem bölgesinde bazı şehirlerde enkaz kaldırma çalışmaları başlarken bazı yerlerde ise arama kurtarma çalışmaları devam etmektedir.

Deprem afete dönüşür, acil ihtiyaçların karşılanmasında halkın dayanışması çözüm olurken, bütün kurumların yönetimini elinde bulunduran iktidar OHAL ilân ederek, okulları tatil ederek, üniversite öğrencilerini yurtlarından çıkartıp çevrimiçi eğitime geçiş yaparak, sosyal medyaya erişim kısıtlaması getirerek… çözüm aramaktadır. Ülkedeki afet yönetmeliklerinin iktidar için anlam ifade etmediği bölgenin deprem sonrasındaki halinden ve iktidarın tavrından anlaşılmaktadır.

Yönetmeliklerin deprem bölgesinde göz ardı edildiği görülmüştür

 15 Şubat 2007 tarihinde 26435 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Alt Yapılar için Afet Yönetmeliği”nde

içme suyu şebekeleri, atıksu kanalizasyon şebekeleri, su ve atıksu Arıtma tesisleri için “Doğal afetlere dayanıklı olarak tasarımı ve mühendislik hesapları ile malzeme seçimi, yapımı, işletilmesi, bakım ve onarımı için gerekli asgari şart” belirtilmektedir. Yine altyapı projelerinin TSE standartları ve AB düzenlemelerine uyularak yapılması gerektiği belirtilirken “Altyapı tesisinin afet risk analizi “ ile “Altyapı tesisine ait acil durum müdahale planı” yönetmelikte öne çıkmaktadır. Ancak yaşanan deprem sonrasında; Yönetmelik esaslarının uygulanmadığı, altyapı tesislerinin afet risk analizlerinin yapılmadığı ve altyapı tesislerine ait acil durum müdahale planlarının bulunmadığı üzülerek görülmektedir.

Alt Yapılar için Afet Yönetmeliği’nde alt yapı tesisleri ile ilgili temel esaslar belirlenmiş olmasına rağmen aşağıdaki eksiklikler ön plana çıkmaktadır:

 Acil durumda kullanılmak üzere yeraltı su kaynaklarının önceden belirlenmesi gerektiği, afet durumunda öncelikle bu suların kullanılması gerektiği Yönetmelikte belirtilirken bölgede bu konuda bir planlama yapılmadığı görülmüştür.

 İtfaiye ve hastanelere yedek su rezervinin sağlanmış olması gerektiği, altyapı tesislerinde afet anında devreye girmek üzere yedek enerji kaynakları bulundurulması gerektiği Yönetmelikte belirtilirken, deprem sonrası suya ve enerjiye erişimin mümkün olmadığı görülmüştür.

 Yaşam alanları planlamasında, bölgesel emniyet vana sistemi ve bina girişlerinde, afet anında su kesici vana sisteminin yapılması yönetmelikte belirtilirken, deprem sonrası günlerce alt yapı sistemine müdahale edilememesi de Yönetmeliğin kâğıt üzerinde kaldığını göstermektedir

İktidar ve yönetimindeki kamu idarelerinin dikkate almadığı bu yönetmelikte “Hasarlı durumdaki sınırlı alanların vana ile kapatılmasından sonra rezervuarların %70’i kullanılır durumda” olması gerektiği ve “Merkezi yerlerde 72 saat içerisinde” içme suyu temin edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Ancak kimi bölgelerde depremden bir hafta sonra bile suya erişim mümkün olamamıştır, hayatta kalma mücadelesi veren insanlar için çok önemli halk sağlığı sorunları ortaya çıkacağı görülmektedir. Yönetmeliklerin kamu idareleri tarafından uygulanmaması depremi göz göre göre afete dönüştürmüştür.

Deprem bölgesinde geçici barınma alanlarının oluşturulması henüz tamamlanmamıştır. Bölgedeki halkın büyük kısmı kış koşullarına uygun olmayan çadırlarda, açık alanlarda yaşamaya çalışmaktadır. İçme suyu ihtiyacı yardımlar ile gelen ambalajlı sular ile karşılanmakta olup, temizlik amacı ile suya erişimin henüz mümkün olmadığı görülmektedir.

 Deprem bölgesinde su temini ve atıksu yönetimi için öneriler

 Su temini

Bölgede mevcut su kaynaklarının durumu değerlendirilmeli, yetersiz veya uygun olmaması durumunda yeni kuyular açılarak, yağmur suyu hasadı yapılarak, 1. ve 2. sınıf kalitesinde su kaynaklarından su temin edilerek, geçici isale hatları ile su arıtma tesislerine iletilmelidir. Su arıtma tesislerinde sağlıklı, kullanıma uygun su üretilerek boru hatları ile geçici barınma alanlarında yerleştirilecek su depolarına iletilmelidir. Yeterli suya erişim geçici barınma alanlarında halk sağlığı için temizliğin sağlanmasında en önemli parametredir. Su arıtma tesislerinin kullanılamaması durumunda ise depo sonrası su arıtma sistemleri kurularak temiz su kullanımı sağlanmalıdır. Hastane ve sağlık amacı ile kullanılan yerlerde ise kesintisiz su temin edilmeli, gerekmesi halinde ilave olarak modüler su arıtma sistemleri kurularak su üretimi sağlanmalıdır.

Çadır kent veya konteyner kent yaşam alanları dışında, köylerde veya kent dışındaki mahallerde yaşamaya çalışan halkın su ihtiyacı ise tankerle temin edilip yaşam alanına yakın yerleştirilecek su depolarına iletilmesiyle karşılanmalıdır.  Su arıtma tesis çıkış suları ve depolardaki sular düzenli şekilde analiz edilerek kullanmaya uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir. Kontrolsüz sular kesinlikle kullanılmamalıdır. Bölgede bütün yaşam alanlarında su ihtiyacı her koşulda sağlanmalıdır. Su, sağlıklı yaşamın en önemli kaynağıdır.

Dünya Sağlık Örgütü, afet durumunda yaşam alanlarında kurulacak su depoları hacimlerinin 2.000 kişiden az olan yerleşimlerde bir günlük ihtiyacı karşılayacak kadar, fazla olan yerlerde ise altıda biri kadar olmasını öngörmektedir.

 Atıksu

Yaşam alanlarında oluşan atıksuların halk sağlığı sorununa dönüşeceği anlaşılmaktadır. Açık alanlarda, çadır kent ve konteyner kentlerde atıksuların kanalizasyon sistemine bağlantısının mümkün olmaması, atıksuların yaşam alanlarından uzaklaştırılamaması sonucu mikrobiyolojik kirlenme buna bağlı olarak hastalıklar oluşacaktır.

Geçici yaşam alanlarında her 20 kişi için bir tuvalet kurulmalı ve bu tuvaletler, barınma alanına en az 50 metre, böcek ve kokunun engellenebileceği uzaklıkta olmalıdır. Atıksuların uzaklaştırılmasının mümkün olmaması durumunda, sızdırmalı çukurlar açılarak geçici çözüm sağlanmalıdır. Kent veya yerleşim alanı atıksu arıtma tesisleri ve alt yapı tesislerinin onarımı veya yeniden yapılması en öncelikli olmalıdır. Atıksuların açıkta akmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Gerekmesi durumunda geçici kompakt atıksu arıtma tesisleri kurularak atıksular zararsız hale getirilmelidir.

Atık Yönetimi

Yıkımın büyüklüğü her geçen gün daha da ortaya çıkarken yıkımdan geriye kalan büyük atık yığınları, deprem etkisinin çok daha uzun süreceğini göstermektedir.

Yerleşim yerlerindeki yıkımlarda oluşan atıkların büyük kısmını inşaat ve yıkıntı atıkları oluşturmaktadır. Atıklar içinde bulunan asbest, altyapı malzemeleri, asfalt, yalıtım, boru ve ek parçaları, elektronik malzeme, organik kirletici, kimyasal madde atıkları gibi birçok malzeme, enkaz kaldırma işleminde atık olarak uzaklaştırılacaktır.

Afet sürecinde çevreye rastgele atılan bozulmuş veya çürümüş yiyecekler, tıbbi atıklar, acil yardım atıkları, plastik ambalajlı su ve gıda kullanımından kaynaklı atıklar nedeni ile bölge uzun süre kirletici baskılar altında kalacaktır. İnsan ve diğer canlıların cesetlerinin bir kısmından oluşan atıklar ise mikrobiyolojik kirletici olarak uzun süre halk sağlığını tehdit edecektir.

1999 yılında meydana gelen Marmara depreminde 97 bin konut ve 16 bin işyeri yıkılmış, 13 milyon ton atık enkaz ile birlikte kaldırılmıştır. Yaklaşık 110 bin kilometrekare alanda etkili olan Maraş depreminde 200 bin konutun yıkıldığı veya zarar gördüğü 750 bin kişinin doğrudan etkilendiği tahmin edilmektedir. Bu durumda enkaz ile kaldırılacak atık miktarının boyutlarının çok yüksek olacağı ve atıkların bölgedeki yaşamı uzun süre olumsuz etkileyeceği anlaşılmaktadır.

 Sonuç olarak

Depremin yıkım etkisi ile bölgede yaşayan birçok insan ve diğer canlı hayatını kaybetmiş, birçok insan sakat kalmış, yaralanmıştır. Geçici barınma sorunu en büyük sorun görünürken, temiz suya erişim ve atıksular ile atıkların uzaklaştırılması gibi hususlar halk sağlığını tehdit eden en önemli parametrelerdir.

 “Enkaz” depremin yıkım etkisi ile oluşan atıklardır. Enkaz kaldırma işlemi, altında canlı kalmadığından emin olunduktan sonra dikkatlice yapılmalı ve atıkların geçici depolama yerlerinde depolanması sağlanmalıdır. Depo alanlarında yağışlar ile oluşacak atık sızıntı sularının toprak veya yeraltı suyuna karışmasını önleyecek sızdırmazlık tedbirler alınmalıdır.

 Geçici depo alanları yanında kurulacak katı atık ayrıştırma tesislerinde atıklar sınıflandırılarak ayrılmalıdır. Tehlikeli atıklar, tıbbi atıklar, elektronik atıklar, yıkıntı atıkları ve organik atıklar her biri farklı yöntemler ile bertaraf edilmedir. Beton atıkları, ayırma işlemi sonrası yük taşımayan alanlarda dolgu işlemi için kullanılmalı, yol ve yapıların altında taşıyıcı dolgu malzemesi olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.

 Depremin yıkım etkisinin büyük olması, afete dönüşmesinin temel nedeni; iktidarın rant politikalarıdır. Plansız yapılaşma tüm bilimsel veriler göz ardı edilerek gerçekleştirilirken, iktidar kendi çıkardığı afet yönetmelikleri esaslarını uygulatmamış bu nedenle bölgede acil durum müdahale planları uygulanamamış ve çağın en büyük yıkımı yaşanmıştır. 

Bölgede deprem kaynaklı afetin enkaz kaldırma çalışmaları ile birlikte ekolojik yıkımı da meydana getirmemesi için mücadelemiz sürecektir. Güvenilir, sağlıklı bir altyapıya sahip, yaşanılır kentlerin yeniden kurulması için Çevre Mühendisleri olarak sorumluluğumuzun bilinciyle ve tüm gücümüzle çalışacağımızı kamuoyuna duyururuz.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu