TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
“İKLİM KANUNU” ADIYLA SUNULAN YASA, DOĞAYI VE HALKI DEĞİL SERMAYEYİ KORUYOR!
“İKLİM KANUNU” ADIYLA SUNULAN YASA, DOĞAYI VE HALKI DEĞİL SERMAYEYİ KORUYOR!
 
İklim krizi, tüm dünyada ve ülkemizde yaşamı tehdit eden bir varoluş sorunu halini almışken; Türkiye’de Meclisten geçirilen İklim Kanunu bu krize karşı gerçek ve adil bir çözüm olarak değil, aksine iktidarın neoliberal politikalarının yeni bir aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.
 
İktidar, geçtiğimiz Nisan ayında toplumsal muhalefetin baskısına dayanamayarak İklim Kanunu teklifini, katılımcı ve kapsayıcı bir süreç yürütüleceği vaadinde bulunarak geri çekmişti. Ancak bu sözler tutulmadı. Gözler kamuoyunda büyük tepki çeken torba yasa teklifine çevrilmişken, İklim Kanunu hızlı bir şekilde Genel Kurul gündemine alınarak kamuoyu bile isteye yanıltıldı. Kanunun görüşüleceği gün olan 24 Haziran Salı Meclis önünde bir araya gelen yüzlerce insanın ve o gün Ankara’da olamayan binlerce yurttaşın taleplerine kulak tıkanarak kanun teklifi TBMM Genel Kurulunda onaylandı. Sürecin bu şekilde oldubittiye getirilmesi, meslek odalarını, ekoloji örgütlerini ve emek örgütlerini de içeren geniş halk kitlelerinin dışarıda bırakıldığını açıkça ortaya koydu. Bu yasa demokratik meşruiyetten yoksun biçimde çıkarıldı.
 
Bu Kanun İklim Kanunu Değil, Karbon Ticareti Kanunudur!
 
Yasanın ana eksenini oluşturan Emisyon Ticareti Sistemi (ETS), kamuoyuna doğayı koruma aracı gibi sunulsa da gerçekte şirketlere kirletme hakkı veren bir piyasa düzenlemesidir. ETS, sera gazları salımını azaltmak yerine bu salımların ticaretine zemin hazırlar. Büyük şirketler doğayı ve havayı kirletme hakkını parayla satın alarak kirli faaliyetlerini sürdürürken, bedel yine yoksul halka, işçilere, çiftçilere ve doğaya ödetilir. Bu sistem, ekolojik yıkımı meşrulaştırmakla kalmaz, iklim krizinden en çok etkilenecek milyonlarca insanı savunmasız bırakır. Kısacası, bu yasa doğaya zarar verenleri cezalandırmaz; kirletenin kârını güvence altına alır.
 
İklim krizine karşı gerçek bir mücadelede olması gerektiği gibi, Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Anlaşması uyarınca küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1,5°C ile sınırlama hedefi ve Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefi kanunda yer almamaktadır. Aynı şekilde bilimsel veriler fosil yakıt kullanımının acilen terk edilmesini söylerken, bu kanun kömür ve diğer fosil yakıtlardan çıkışa ilişkin hiçbir plan ya da taahhüt sunmamaktadır. Yani, kriz büyürken sözde iklim yasası krizin gerçek sebeplerine dair neredeyse tek bir kelime içermemektedir.
 
Soruyoruz: Bu yasa kimin için?
 
Tüm bunlar dışında yasanın toplumsal adalet yönünden de ciddi eksiklikler barındırdığı görülmektedir. “Adil geçiş” yalnızca tanım olarak anılmakta, ancak buna dair somut bir plan, uygulama ya da güvence sunulmamaktadır. Toplumsal muhalefetin baskıları sonucunda yasa teklifinde yapılan değişiklikle ETS gelirlerinin yalnızca %10’unun adil geçişe ayrılması öngörülmektedir. Kadınlar, yoksullar, göçmenler, çocuklar, emekçiler, LGBTİ+’lar gibi iklim krizinin olumsuz etkilerine karşı en kırılgan gruplar için hiçbir sosyal koruma mekanizması oluşturulmamıştır. Bu haliyle yasa, toplumu değil, piyasayı merkeze alan bir anlayışın ürünüdür.
 
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak İklim Kanunu’nun yalnız başına değerlendirilmemesi gerektiğini vurguluyoruz. Meclis’e gelen doğal alanları madencilik ve enerji yatırımlarına açan torba yasa teklifi ile geçtiğimiz hafta Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, aynı siyasi tercihin parçalarıdır. Tüm bu adımlar, iktidarın uzun süredir sürdürdüğü doğayı sömüren, sermaye yanlısı, neoliberal politikalarının devamıdır. Doğa; koruma altına alınması gereken bir yaşam alanı olarak değil, metalaştırılarak pazarlanacak bir ekonomik kaynak olarak görülmektedir. Doğa ve yaşam alanlarımız topyekûn baskı altındadır.
 
Toprağı parsel parsel sermayeye peşkeş çeken, havayı alınır satılabilir bir meta haline getiren ve sularımızın kaderini kirletici şirketlerin ellerine bırakan bu yasaları kabul etmiyoruz. Tüm yurttaşlarımızı, meslek örgütlerini ve demokratik kitle örgütlerini bu sermaye yanlısı yasaya karşı birlikte ses çıkarmaya, gerçek bir iklim mücadelesi için dayanışmaya çağırıyoruz.
 
Kâr için değil, yaşam için mücadele ediyoruz!
 
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
04 Temmuz 2025
 
 
04.07.2025 16:53
Okunma Sayısı: 61