TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
EKOLOJİK YIKIMA KARŞI MÜCADELE DAYANIŞMAYA ÇAĞRIMIZDIR...04.06.2018

 

EKOLOJİK YIKIMA KARŞI MÜCADELE DAYANIŞMAYA ÇAĞRIMIZDIR...

 

Dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği  ile Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, 113 ülkenin katılımıyla Stockholm‘de düzenlenen Çevre Konferansında ortaya konan "Dünya Çevre Günü",  Ülkemizde farklı bir anlayışla "Çevrenin 1 güne indirgendiği" nihai tüketimlerden birisi olarak çeşitli etkinliklerle "KUTLANIYOR".

5 Haziran Dünya Çevre Günü Odamız için bir kutlama değil, çevre sorunlarına, ekolojik yıkıma dikkat çektiğimiz ve mücadeleye çağrı yaptığımız gündür. Odamız tarafından 31 Mayıs-5 Haziran tarihleri; çevre sorunları, ekolojik yıkıma dikkat çektiğimiz, kamuoyunu bilgilendirdiğimiz, mücadele çağrısı yaptığımız, Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak değerlendirilmektedir.

 

Ülkemizde yıllardır  iktidar partileri değişirken; emeğin ve doğanın sömürüsü üzerine kurulmuş olan yönetim politikaları değişmiyor. Uzun yıllardır egemen kılınan ve çağdaş, katılımcı demokrasi  ile hiçbir ortak noktası olmayan yönetim anlayışı nedeniyle ülkemizin su kaynakları, toprakları, havası kirletilmiş, doğal varlıkları, orman alanları talan, tarihi zenginliklerimiz tahrip edilmiş, kentsel dönüşüm süreçleriyle kent yoksulları yerlerinden edilmiştir. Doğanın ve emeğin sömürülmesi süreçleri bu dönemde tüm yıkıcı etkileri ile karşımızda durmaktadır.

 

Ülkemizde ve kentimizde yurttaşlarımızın yaşam alanlarını ranta ve talana karşı korumak adına yaptığı mücadeleler; çevre sorunları ile toplumsal sorunlar arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunu, çevrenin korunmadığı bir demokrasi olamayacağı gibi, demokrasinin olmadığı bir ülkede de çevrenin korunamayacağını göstermiştir.

 

Ülkemizde Çevre Kanununu yayınlanmasının üzerinden 35 yıl geçti. 25 Yıllık Çevre Bakanlığı geçmişine sahip ülkemizin, 2018 yılına geldiğimizde çevre kalitesinin korunup geliştirildiğini, ülke yönetiminde ekonomik kalkınma ile doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin hale geldiğini söylemek mümkün olmamaktadır. Doğal varlıklarımızın, yaşam alanlarımızın, yasal mevzuat düzenlemeleri ile de desteklenerek pervasızca yağmalandığı bugünlerde "Çevre Görevlisi" kavramı ile Çevre Mühendislerinin itibarsızlaştırıldığı süreçte, yeni yapılan bakanlık düzenlemelerinde ise ne yazık ki "ÇEVRE" nin adı bile geçmemektedir.

 

Homeros`un "Gök kubbenin altındaki en güzel şehir" olarak tanımladığı İzmir`de de ; ülkemizin her yanında yaşanan kent ve doğa talanı ve çevre sorunlarının bir çok örneğini yaşamaya devam ediyoruz.

 

Kentsel altyapı tesisleri ile Ülkemizin diğer kentlerinden önde ve öncü konumda olan, Türkiye İstatistik Kurumu`nun (TÜİK) "Belediye Atık Su İstatistik Anketi" sonuçlarına göre, Avrupa Birliği standartlarında arıtma sayısı, kişi başına düşen atık su arıtma miktarı ve AB standartlarında arıtım oranı ile Türkiye`de ilk sırada yer alan, içmesuyu temini ve arıtımında, arıtma çamuru yönetiminde, arıtma süreçlerinde enerji yönetimine ilişkin çalışmaları ile lider kent konumunda bulunan İzmir, katı atık bertaraf tesisi süreci ile ilgili tartışmalarını çözemiyor.

 

Bir taraftan çevresel altyapı süreçleri ile ülkemizin en önde gelen kenti olan İzmir, diğer taraftan kuşatıldığı çevre problemleri ile boğuşmaya devam ediyor. Her yıl yaptığımız Çevre Durum Raporu değerlendirmelerinde iyileşme görmek bir yana tüm sorunların çözülmeden büyüyerek devam ettiğini görüyoruz.

 

Kentimizde çevresel kirlilik kapasitesini doldurduğu tüm bilimsel ve hukuki süreçlerle defalarca dile getirilen Aliağa`da Kömürlü Termik Santral yatırımları ile ilgili süreçler devam ediyor. Bir taraftan mevcut ağır sanayi tesislerinin yarattığı kirlilik, bölgede kontrolsüz cüruf alanları, gemi söküm tesislerinde KUITO ve ETHANE örnekleri ile yaşadığımız çevresel riskleri kontrolsüz gemi geri dönüşüm çalışmaları ile Aliağa kirlenmeye kirletmeye devam ediyor.

 

IZSU tarafından İzmir`in gelecekteki su kaynağı olarak planlanan Çamlı Baraj havzasında faaliyetini sürdüren Efemçukuru Altın Madeni ile ilgili çevresel risklere ilişkin kamuoyuna ve ilgili idarelere yaptığımız bildirimler ve yürütülen hukuki süreçler devam ederken, faaliyetini sürdüren ve kapasite artışı planlanan tesiste; mevcut hali ile yapılan değerlendirmelerde; bilim insanları tarafından hazırlanan Bilirkişi Raporlarında tespit edilen kirliliğe rağmen tesis çalışmaya devam ediyor. Üstelik bilirkişilerin İzmirli olması gerekçesi ile bilimsel sonuçlar yok sayılıyor. Hukuki süreçler devam ediyor, ÇED Oyunu sürüyor, Altın Madeni İzmir`in Gelecekteki Su kaynağını tehdit etmeye devam ediyor..

 

Bölgemizde çevresel riskleri büyük olan ve faaliyette oldukları süreç içerisinde yapılan bilimsel çalışmalar ve hukuki süreçlerde çevresel etkilerinin doğru değerlendirilmediği ortaya konan Bergama`da Siyanürlü Altın Madeni , Uşak Kışladağ Altın Madeni, Gördes Nikel Madeni, Turgutlu Çaldağ`da planlanan Nikel Madeni Projeleri tüm çevresel riskleri ile yaşam alanlarımızı tehdit etmeye devam ediyor..

 

Gaziemir`de 2007 Yılında tespit edildiği ortaya çıkan nükleer atıklar hala alanda duruyor. Alanda atıkların uzaklaştırılması ve rehabilitasyonu yapılmadığı gibi; ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkların oraya nasıl geldiği, kimler tarafından getirildiği hala bilinmiyor, Hukuki süreçler devam ediyor, ÇED Oyunu sürüyor Gaziemir Nükleer Atıklarla yaşamaya devam ediyor..

 

Gaziemir`de ortaya çıkan nükleer atıklar, Efemçukuru Altın Madeni İşletmesinin yarattığı kirliliği belgeleyen bilimsel raporlar, Gördes Nikel Madenine sülfürik asit taşıyan tankerlerin devrilmesi ile tonlarca sülfürik asidin araziye yayıldığı çevre felaketleri, Nehirlerimizde yaşanan kirlilikler, B. Menderes`te yaşanan toplu balık ölümleri, Uşak OSB de kontrolsüz şekilde arazide depolanan arıtma çamurlarının yarattığı çevresel kirlilik örnekleri; denetim acil müdahale süreçlerinin işletilemediği örneklerden sadece bir kaçı.. Yaşanan her çevre felaketi; Ülkemizde Çevrenin Yönetilemediği, Denetlenemediği gerçeğini yüzümüze çarpmaya devam ediyor..

 

Yüzülebilir Körfez hayali ile yerel yönetim tarafından büyük yatırım maliyetleri ile oluşturulan Körfez Rehabilitasyon Projesi çalışmaları devam ederken; diğer taraftan Merkezi hükümet tarafından çok daha büyük yatırım maliyetleri ile Kentin tüm planlarını ve doğal korunması gereken yaşam alanlarını ortadan kaldıracak İzmir Körfez Geçişi Projesi ile İzmir`in ve Körfezin son yaşam kaynaklarını ortadan kaldıracak çalışmalara imza atılıyor..

 

İzmir`de tarım alanlarımız, orman alanlarımız, doğal sit alanlarımız yapılan mevzuat değişiklikleri ile, yapılaşma, kontrolsüz plansız RES`lerle, Taş Ocakları ile elden çıkıyor.

 

İzmir Kenti; bütünsel planlama ilkeleri hiçe sayılarak yaşadığı "GELİŞİM" sürecinde; kentin her yerinde karşımıza çıkan kentsel dönüşüm adı altında kontrolsüz yapılaşmalar, gökdelenler, AVM ler ile  altyapı eksiklikleri, trafik, gürültü ile boğuşan Egenin İncisi olmaktan çok uzakta bir geleceğe doğru hızla yol alıyor...

 

Kentin planlanması ve gelişimi adı altında sadece ekonomik kaygı odaklı, ekolojiyi, çevresel yaşam kalitesini dikkate almayan, bölgenin yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek tüm projelerin ÇED süreçlerinde ortak senaryonun tekrarlandığını görüyoruz. ÇED adı altında içi boşaltılmış Onay belgeleri ile yürütülen çalışmalara ilişkin açılan davalar, bilirkişi raporları ile ÇED süreçlerinin yetersizliğinin ispatlanması, kazanılan davalar ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu süreçler hiç yaşanmamışçasına aynı projelere yeniden ÇED belgeleri düzenlenmesi artık alıştığımız yöntemler.. ÇED oyunu aynı yöntemle her projede devam ediyor..

 

1982 Anayasanın 56. Maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini ödemenin devletin ve yurttaşların ödevi olduğunu belirtmektedir

 

İzmir Halkı Anayasal Hakkını; sağlıklı Yaşam Hakkını, yaşam alanlarını, havasını, suyunu, toprağını korumak için mücadele ediyor. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak Doğadan ve Yaşamdan Yana bu Mücadeleyi destekliyor, Bu Kentte Ekolojik Yıkıma Karşı Dayanışma Var diyoruz..

 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak; ülkemizde ve kentlerimizde doğal varlıklarımızın korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz. Bu süreçte taraf olduğumuzu; Yaşamın ve Kamu Yararı tarafında olduğumuzu yurttaşlarımızın esenliği ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlılığımızı; örgütlü birliğimizi güçlendirerek,  ülkemizi adalet, eşitlik, barış ve bilim temelinde yeniden kurmak, insanımıza, doğamıza, yaşamımıza sahip çıkma inancımız ve kararlılığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur…

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

 


 

06.06.2018 00:00
Okunma Sayısı: 277