TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
TMMOB
Çevre Mühendisleri Odası
ÇEVRE VE YEREL YÖNETİMLER

Günümüzün kuşkusuz en önemli sorunlarından biri çevre sorunlarıdır. Bu sorun hem yerel, hem bölgesel ve hem de küresel ölçektedir. Bu nedenle dünya üzerindeki hiçbir birey bu sorumluluktan uzak değildir.  Çevre sorunlarının bugünkü ağır koşullarına ulaşması ise son 40-50 yılın eseridir. 1850‘li yıllarda Sanayi Devrimi ile başlayan süreç, hızlı nüfus artışı ile desteklenmiş, özellikle iki ayrı savaş geçiren dünya, 1950‘lerden sonra gelecek nesillerin ihtiyaçlarını düşünmeden tüm dünya kaynaklarını tüketmeye başlamıştır. Bununla birlikte sanayileşme ve kalkınma çabalarında çevrenin sıfır maliyet olarak kabul edilmesi neticesinde günümüze kadar uzanan bir süreçte çevremiz geri dönüşü imkansız ölçüde tahribata uğramıştır.  Bu gelişmelerin paralelinde özellikle 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Çevre Konferansı sonrasında bireye ve sivil toplum kuruluşlarına düşen görevler daha da belirgin hale gelmiştir. 1977 yılında Tiflis‘de yapılan çevre eğitimine ilişkin uluslararası konferansta, çevre eğitimi konusunda uluslararası işbirliğinin gereğine işaret edilerek UNESCO ve UNEP‘in girişimlerinin tüm uluslararası toplumu kapsayacak şekilde genişletilmesi kabul edilmiştir.  

Çevre kirlenmesi de, güncel konulardan biridir. Her gün su, hava, toprak kirlenmesi gibi, çevre kirliliğinin çeşitli çehreleriyle ve insanla olan ilişkileriyle karşılaşmaktayız. Ancak gerçek çevre kirlenmesinin, zihinsel bir kirliliğin yansıması olduğunu görmekteyiz. Hiç bitmeyecek zannıyla son derece müsrif kullanılan kaynaklar ile hızla artan nüfus olumsuz manzaralara yol açmaktadır. İklim ısınması, ozon tabakasındaki tahribat, ormanların katledilmesi, su kaynaklarının kirletilmesi, çöp problemi, hava kirlenmesi, gürültü, ulaşım, çevreye zararlı kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanımı, erozyon, kıtlık ve açlık bugün dünyamızın en belirgin problemlerinden bazılarıdır.

İşte bu çevre sorunlarının toplum yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başlaması, yeni politikaların geliştirmesine sebep olmuştur. Bu bağlamda ‘Çevre Yönetim Sistemi‘nin oluşturulması, bu sorunlarının çözümünde bir rol oynayacaktır. Toplumsal gelişme dolayısıyla, kamu hizmetlerinin hepsini merkezden yürütmek mümkün değildir. Merkezden yönetim ile yerinden yönetim, birbirlerinin eksik yanlarını tamamlayan yönetim biçimleridir. Bu nedenle her ülkede bu iki yönetim biçiminden de birlikte yararlanılır. Çevre yönetim örgütlenmesi, çevre yönetim sisteminin varlığının temel göstergeleridir. İyi bir örgüt yapısı için, personel, teknik altyapı ve donanım, çevresel eylem planları, finansman gibi etkili çevre yönetim sistemine ihtiyaç vardır. Bunun için en önemli kriter örgüt yapısıdır. Diğer taraftan, yerel yönetimlere, bu sistemin geliştirilmesi ve uygulamasına bağlı olarak, çevre problemlerinin giderilmesinde önemli sorumluluklar düşmektedir. Ancak, özellikle az gelişmiş ülkeler açısından bu durum ele alındığında sermaye eksikliği, kurumsal alt yapı ve politika uyum eksikliği, çevre hakkında bilgi ve deneyim eksikliği, politika uygulamalarına karşı güvensizlik, kaynak ve eşgüdüm yetersizliği gibi sorunlar gözlemlenmektedir.

Çevre sorunlarının önlenmesi ve çevre kalitesinin iyileştirilmesi sorumluluğunu üstlenen yerel yönetimlerin taşıması gereken kimi nitelikler vardır. Yerel yönetimler,  öncelikle demokratik, özerk ve saydam bir yapıya sahip olmalıdır. Çevre sorunlarının ulaştığı boyutlar köklü ve etkin çözümler gerektirdiğinden,  yerel halkın ve yerel yönetimlerin doğrudan katıldığı çevre koruma ve geliştirme süreçlerine elverişli bir yerel yönetim yapısı ve ortamı yaratılmalıdır. Çevrenin korunmasında,  kirliliğin önlenmesine, çevrenin iyileştirilmesine ve geliştirilmesine kısaca çevrenin yönetimine halkın katılımı en etkin biçimde yerel düzeyde gerçekleşebilir.  Bir beldede yaşayan halk, beldesindeki yeşil alan ve ormanlık gereksinimini,  sanayi, konut ve ticaret alanlarının dağılımının sorunlarını, tarihî ve kültürel alanların içinde bulundukları koşulları, yeterli su kanalizasyon ve yol hizmetinin mevcut olup olmadığını,  aksayan noktaları ve bir ölçüde nedenlerini, onların sonuçlarını yaşayanlar olarak en iyi bilenlerdir. Bu nedenle yerel yöneticiler ellerindeki bu çok önemli ve güçlü aracı kullanabilmek için, politika oluşturma sürecinden hizmetin yürütülmesi sürecine kadar uzanan bir çerçevede, halkın her düzeyde yönetime katılmasını sağlayacak ve kurumlaştıracak mekanizmalara işlerlik kazandırmak durumundadır.

Çevre sorunları, yerel toplumları, illeri, kentleri,  hatta ülkeleri,  anakaraları aşan, hatta evrene uzanan boyutlar kazanmakla birlikte, sorunlar belli bir yerde çıkmaktadır. Örneğin, Çernobil‘deki kazanın yarattığı olumsuz etkiler başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeyi içeren çok geniş bir bölgeye yayılmıştır. Ama kirliliğin, tehlikenin çıktığı yer bellidir ve belli bir yerleşme noktası olan Çernobilʹdir. Bu nedenle,  evrensellik taşımasına karşın çevre sorunları, çıkışında yerellik niteliği taşımaktadır. 

Ancak gerek yerel yönetimlere gerekse merkezi yönetime bakıldığında çevre yönetimi açısından çok mühim eksiklikler göze çarpmaktadır. İyi ve sağlıklı bir çevre yönetimi örgütlenmesi için öncelikle ‘çevre‘ ye özel bir bakanlık ve her belediyede Çevre Müdürlükleri oluşturulmalıdır.  Ayrıca gerek kamudaki mevcut çevre mühendisi istihdamının az olması gerekse özel sektör içinde çevre mühendislerinin iş istihdamlarının diğer meslek gruplarına açılması profesyonel anlamda çevre örgütlenmesini olumsuz yönde etkilemiş hatta bitirmiştir. Özellikle belediyelerdeki mevcut çevre mühendisi istihdamlarına bakıldığında içler acısı durum bir kez daha ortaya çıkacaktır. Belediyelerdeki yetersiz çevre mühendisi istihdamı, yerelde ve neticede genelinde ÇED, su arıtımı, katı atık yönetimi, atık depolama sahaları ve daha pek çok konuyla eş zamanlı olarak sağlıklı bir şekilde ilgilenilememesi anlamına gelecektir ki çevre sorunlarının böyle bir ortamda baş göstermesi kaçınılmaz olacaktır.

Yerel yönetimlerdeki çevre mühendisi istihdamının ve çevre yönetimi için çeşitli teşkilatlanmaların artırılması, özel sektörde çevre mühendislerinin haklarının korunması ve bir çevre politikası oluşturulması, tüm bu sorunlar baz alındığında, çok zor olmasa gerek. Unutmayalım ki, tıp ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar bağımsızlık mücadeleleri verilirse verilsin, ne kadar savaş yapılırsa yapılsın, devletler ne kadar kalkınırsa kalkınsın, eğer bir çevre kirliliğine bu konudaki politika yetersizliğinden veya eksikliğinden son verilemezse ya da verilmezse, ya pis sularda boğulmak ya da havasızlıktan ölmek olacaktır sonumuz. Bizim değilse bile çocuklarımızın!

 

Yeşim BEK

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 

Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

21.02.2014 00:00
Okunma Sayısı: 1060